• Anasayfa
  • Resimler
  • Albümde Kalanlar…
  • Genel Yazılar
  • İletişim
    www.hilmieren.com
    © 2010-. Her hakkı saklıdır.

    Muhasebe

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1149
    0
    Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri! Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide! Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide. Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık; Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık. Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem; Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem. Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!! Sen cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos! Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle… Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç! Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç! İşte bütün meselem, her meselenin başı, Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı! Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden, Daha keskin eliyle, başını ensesinden, Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; Yerleştirse başını, iki diz kapağına; Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi! Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen, İçimde homurtular, inanma diye gülen… İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları; Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun […] Read More

    Destan

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1368
    0
    Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!   Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden, Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet; Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! Durum diye bir lâf var, buyurun size durum; Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodrum! Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey, Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey, Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem. Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina; Evde cinayet, tramvay arabasında zina! Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! Ve ferman, kumardaki dört kralın buyruğu: Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama, Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç. Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; Tartılan vatana bak, […] Read More

    O’nun Ümmetinden Ol

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1403
    0
    Beri gel, serseri yol ! O’nun Ümmetinden ol ! Sel sel kümelerle dol ! O’nun Ümmetinden ol ! Sen , hiçliğe bakan yön ! Hep sıfır, arka ve ön ! Dosdoğru Kâbe’ye dön! O’nun Ümmetinden ol ! Gel ,dünya muhdar kafes ! Gel, gırtlakta son nefes ! Gel ,Arşı arayan ses! O’nun Ümmetinden ol ! Solmaz , solmaz; bu bir renk… Ölmez , ölmez; bir ahenk….. İnsanlık; hevenk hevenk, O’nun Ümmetinden ol ! Gökte çıkıyor haber, Geber çelik put geber ! Doğrul yeni seferber , O’nun Ümmetinden ol ! × İçeriği paylaş! Facebook Twitter Whatsapp Gmail Linkedin Pinterest Messenger Telegram Email Paylaşılan bu içerik size ne hissettirdi? Bu içeriği paylaşmak ister misiniz? 0 0 0 0 0 Read More

    O Zeybek

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1084
    0
    Zeybeğimi, birkaç kızan, vurdular;Çukurda üstüne taş doldurdular.Bir de, ya kalkarsa diye kurdular…Zeybeğim, zeybeğim, ne oldu sana?Allah deyip, şöyle bir doğrulsana! Zeybeğim, kalkamaz, dirilemez mi?Odası mühürlü, girilemez mi?Şu ters akan sular çevrilemez mi?Ne günedek böyle gider bu devran?Zeybeğim, bir sel ol, bir çığ ol, davran! Kır at zincirlenmiş, ufuk sahipsiz…Han kayıp, hancı yok, konuk sahipsiz…Baş köşede sırma koltuk sahipsiz…Kızanlar, dört yandan, hep abandınız!Zeybeğin kanına ekmek bandınız! Bilemem, susarak ölmek mi hüner?Lisan çıldırıyor, dil nasıl döner?Ondan son iz, uzak, uzak bir fener…Öldü mü? Çatlarım yine inanmam!Gizliye yanarım, ölüye yanmam! Zeybek kaybolduysa bunca kayıp ne?Tesbihi dökülmüş, aranır nine;Balonu yok, ağlar çocuk haline…Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün!Bir öldün de, beni binbir öldürdün! Beyni tırmık tırmık, pençelere sor!Mevsim niçin ölgün, bahçelere sor!Sor; çukuru nerde, serçelere sor!Ağla, bir dinmeyen hasretle ağla;Zeybeksiz yolları gözetle, ağla! × İçeriği paylaş! Facebook Twitter Whatsapp Gmail Linkedin Pinterest Messenger Telegram Email Paylaşılan bu içerik size ne hissettirdi? Bu içeriği paylaşmak ister misiniz? 0 0 0 0 0 Read More

    O’na

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1088
    0
    Benim efendim! Ben sana bendim! Bir üfledin de Yıkıldı bend’im. Ben ki, denizdim, Dağbaşı bendim. Şimdi sen oldun, Âleme pendim. Benim efendim! Feza levendim! Ölmemek neymiş; Senden öğrendim. Kayboldum sende, Sende tükendim! Sordum aynaya: Hani ya kendim? Benim efendim!   Benim efendim! Emri yüklendim! Dağlandım kalbden Ve mühürlendim. Askerin oldum, Başta tülbendim; Okum sadakta, Elde kemendim. Benim efendim. × İçeriği paylaş! Facebook Twitter Whatsapp Gmail Linkedin Pinterest Messenger Telegram Email Paylaşılan bu içerik size ne hissettirdi? Bu içeriği paylaşmak ister misiniz? 0 0 0 0 0 Read More

    Sakarya Türküsü

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1405
    0
    İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur. Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük? Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dâva büyük!..      Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?   İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal. Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan; Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an; Kehkeşanlara kaçmış eski günleri an! Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah […] Read More

    Şarkımız

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1117
    0
    Kırılır da bir gün bütün dişliler Döner şanlı şanlı çarkımız bizim Gökten bir el yaşlı gözleri siler Şenlenir evimiz barkımız bizim Yokuşlar kaybolur çıkarız düze Kavuşuruz sonu gelmez gündüze Sapan taşlarının yanında füze Başka alemlerle farkımız bizim Kurtulur dil, tarih, ahlak ve imanGörürler nasılmış, neymiş kahramanYer ve gök su vermem dediği zamanSular her tarlayı arkımız bizim Gideriz nur yolu izde gideriz Taş bağırda, sular dizde giderizBir gün akşam olur biz de gideriz Kalır dudaklarda şarkımız bizim × İçeriği paylaş! Facebook Twitter Whatsapp Gmail Linkedin Pinterest Messenger Telegram Email Paylaşılan bu içerik size ne hissettirdi? Bu içeriği paylaşmak ister misiniz? 0 0 0 0 0 Read More

    Karacaahmet

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    977
    0
    Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet! Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet! Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde; Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde? Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta; Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta… Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek. Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek. Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık; Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık. Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz; Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz. Karacaahmet bana neler söylüyor, neler! Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler, Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm; Ölümde yekpâre ân, ne kesiklik, ne bölüm… Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep; Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep? Kavuklu, başörtülü, fesli, başaçık taşlar; Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar, Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları; Süzüyor, sahi diye toprağa basanları. Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden, Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden. Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar, Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar. Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih! Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih! × İçeriği paylaş! Facebook Twitter Whatsapp Gmail Linkedin Pinterest Messenger Telegram Email Paylaşılan bu içerik size ne hissettirdi? Bu içeriği paylaşmak ister misiniz? 0 0 0 0 0 Read More

    Canım İstanbul

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1020
    0
    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten birşey; hava, renk, edâ, iklim; O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misâle.                          İstanbul benim canım;                        Vatanım da vatanım…                                   İstanbul,                                   İstanbul…   Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik… Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat… Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mâna: Öleceğiz ne çare?.. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…                            O mânayı bul da bul!                          İlle İstanbul’da bul!                                    İstanbul,                                    İstanbul…   Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar… Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir “Kâtibim”i…                            Kadını keskin bıçak,                          Taze kan gibi sıcak.                                     İstanbul,                                     İstanbul…   Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler… […] Read More

    Kaldırımlar-3

    Nisan 03, 2010 ERENw2 Necip Fazıl KISAKÜREK 0 comments
    1246
    0
    Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der. Ondan bir temas gibi rüzgar beni bürür de, Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp. Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; Onu bir başkasına râm oluyor sanırım, Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı. Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; Bana rahat bir döşek serince yerin altı, Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan… × İçeriği paylaş! Facebook Twitter Whatsapp Gmail Linkedin Pinterest Messenger Telegram Email Paylaşılan bu içerik size ne hissettirdi? Bu içeriği paylaşmak ister misiniz? 0 0 0 0 0 Read More
    • 1
    • 2
    • 3
    • 4
    • 5
    • 6
    • 7
    • 8

    ALBÜMDE KALANLARDAN…

    Hilmi Konuralp

    ŞİİR KÖŞESİ

    • Abdurrahim KARAKOÇ
    • Alvarlı Efe Hazretleri
    • Arif Nihat ASYA
    • Erdem BEYAZIT
    • Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri
    • Fuzulî
    • Hilmi EREN
    • Mehmet Akif ERSOY
    • Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ
    • Muhsin YAZICIOĞLU
    • Nâbi
    • Necip Fazıl KISAKÜREK
    • Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU
    • Nurullah GENÇ
    • Öğretmen Şiirleri
    • Osman Yüksel SERDENGEÇTİ
    • Ozan Arif
    • Ozan Yusuf POLATOĞLU
    • Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
    • Serdar TUNCER
    • Sezai KARAKOÇ
    • Yahya Kemal BEYATLI
    • Yaman Dede
    • Yavuz Bülent BÂKİLER
    • Ziya Paşa

    SON EKLENENLER

    • VAH BANA
    • Hazan
    • Vay
    • SON ÇOCUKLARLA SON OYUN
    • Yayla
    • Görgüsüz
    • Poz
    • Sevgimiz
    • Bayramlar
    • Utandım

    ANA MENÜ

    • Anasayfa
    • Resimler
    • Albümde Kalanlar…
    • Genel Yazılar
    • İletişim